İSG Laboratuvar Hizmetleri

A) Ağır Ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği Kapsamında Düzenlenen Sağlık Raporlarına Esas Teşkil Eden Tetkikler

Ağır İş Çalışma Raporları: “Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği” Madde 8 Gereğince Yapılan tetkikler ve muayene sonucu işçilere çalışacakları iş için uygun olup olmadıklarına dair verilen sıhhi rapordur. Yılda 1 kez tekrarlanmaktadır.

1. Akciğer Grafisi (Yılda 1)
Tozlu ve kimyasal işlerde çalışanların işe giriş ve periyodik muayenelerinde akciğerlerin radyolojik olarak incelenmesi, gerektiğinde tomografi, spirometrik inceleme gibi ileri tetkiklerin yapılması işe uygunluk değerlendirmelerinde büyük önem taşımaktadır.

Bu kapsamda;

- P-A akciğer filmi
- Lateral akciğer filmi
- Akciğer tomografisi
- Spirometrik incelemeleri yapılmaktadır.
Akciğer incelemelerinin sonuçları mesleki maruziyet hakkında bilgi içeren bir raporla Göğüs Hastalıkları Uzmanı tarafından değerlendirilip imzalı olarak sunulmaktadır.

2. Solunum Fonksiyon Testi (Yılda 1)
Tozlu ve kimyasal işlerde çalışanların işe giriş ve periyodik muayenelerinde bu test yapılarak çekilecek Akciğer PA ile birlikte değerlendirilmektedir. Değerlendirme, Göğüs Hastalıkları Uzmanınca yapılmaktadır.

3. Kulak Odyo Testi (Yılda 1)
Odyolojik inceleme testleri ISO 6198-1983 uluslar arası standartlara uygun olarak yapılmaktadır. Ölçüm sonuçları ISO 1999 ve Amerikan standardı ANSI-S3-1 sınıflandırmasına uygun değerlendirilmektedir. Gürültülü işlerde çalışanların her iki kulak havayolu ve kemik yolu ölçümleri ile işitme durumu değerlendirilerek, odyolojik inceleme yapılmaktadır. Sonuçlar KBB uzmanında değerlendirilmektedir.

4. Tam Kan (Yılda 1)
Tanıda bulunmaya yardım edebilecek verilerin elde edilebilmesi için gerekli olan bir testtir. Tam kan sayımında 18 parametreye bakılmakta olup, sonuçlar diğer bulgularla birlikte değerlendirilir.

5. Kanda Ağır Metal (Yılda 1)
“Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği” Gereğince, kana ağır metal karışma riski olan sektörlerde çalışan işçilerin durumlarının değerlendirilebilmesi için Yapılan tetkiklerdir. Bunlar başlıca civa, kadmiyum, nikel, kurşun, arsenik vb. maddelerinden oluşmaktadır.

6. Tetanos Aşısı (Yılda 1)
Çalışma ortamlarından kaynaklanabilecek tetanos hastalığına karşı tedbir olarak yapılan koruyucu sağlık hizmetidir.

7. Risk Gruplarına Göre Belirlenecek Diğer Tetkikler
Her sektörün kendine göre risk içerdiği düşünüldüğünde, iş yerlerinde çalışan işçiler için bir çok tetkik söz konusudur. Sektöre göre yapılacak risk araştırması sonucunda tetkik tespitleri yapılıp uygulanmalıdır.

8. Göz Muayenesi (Yılda 1)
Ekranlı araçlar yönetmeliği kapsamında göz kusurlarının ve gerekli tedavi yöntemlerinin tespit edilebilmesi için gerekli tetkik ve muayenedir.

B) Portör Muayenesine Esas Teşkil Eden Tetkikler

1593 Sayılı UHK’nun 126 ve 127’nci maddeleri gereği gıda ile temas edenler her 3 ayda bir bulaşıcı hastalık taşımadığına dair sağlık raporu almalıdır.

1. Akciğer Grafisi
1593 sayılı umumi hıfzıssıhha kanunu’nun amir hükmü gereği gıda ile temas edenler kendilerini muayene ettirip bulaşıcı hastalığı olmadığına dair sağlık raporu almaları emredilmiştir. Bu kapsamda gıda ile temas edenler akciğer tüberkülozu taşımadığına dair belge almak üzere akciğer filmi çektirmektedir.

2. Gaita Kültürü
Gıda sektöründe çalışan işçiler için gerekli bir tetkiktir. Yapılan incelemede amaç sindirim sisteminde bulunabilecek bulaşıcı hastalık amillerini tespit etmektir.

3. Gaita Parazit
Gıda sektöründe çalışan işçiler için gerekli bir tetkiktir. Bulaşıcı hastalık riskine karşın yapılır.

4. Burun Kültürü
Gıda sektöründe çalışan işçiler için gerekli bir tetkiktir. Yine bulaşıcı hastalıklar kapsamında özellikle staphylococcus aurous aranır.

5. Boğaz Kültürü
Gıda sektöründe çalışan işçiler için gerekli bir tetkiktir. Yine bulaşıcı hastalıklar kapsamında özellikle staphylococcus aurous aranır.

6. El Kültürü
Gıda sektöründe çalışan işçiler için gerekli bir tetkiktir. Bulaşıcı hastalık riskine karşın yapılır.

7. Hepatit B Taraması
Gıda sektöründe çalışan işçiler için gerekli bir testtir. Hepatit B bulaşma riskine karşın yapılır.

8. Hepatit B Aşısı (Taraması Negatif Çıkanlara)
Hepatit B taraması negatif çıkan işçilere yapılan aşıdır.

9. Grip Aşısı
Gıda sektöründe çalışan işçiler için gerekli bir tetkiktir. Bulaşıcı hastalık riskine karşın yapılır.

TERİMLER SÖZLÜĞÜ
Tam Kan Tahlili (Hemogram) Kan hücrelerinin nitelik ve nicelik açısından incelenmesidir. Otomatik cihazlarla yapılan kan sayımı incelemeleri bize kan ile ilgili bir çok bilgiyi sunar. Kan sayımı ayrıca bir çok kan hastalığının ilk belirtilerini ortaya koyması açısından önemlidir. Hemogram sırayla şunları içerir:
- mm³′teki alyuvar sayısı
- Akyuvar sayısı,
- Trombosit sayısı,
- Farklı akyuvarların yüzde olarak dağılımı ya da kan formülü,
- Kanın cam lam üzerinde yayılması ve boyanmasından sonra gözlenen çeşitli hücrelerin görünümü


Tam İdrar Tahlili
Tam idrar tahlili böbrek hastalığının varlığı ve aktivitesi hakkında çok önemli bilgiler verir. Ayrıca üriner infeksiyonun tanısında çok önemli bir testtir.


Hepatit B’nin Yüzey Antijeni (HBs Ag)
HBsAg’nin “pozitif” olması kişinin hepatit B ile enfekte olduğunu gösterir ki akut yada kronik enfeksiyon olabilir. Enfekte olmuş kişiler virüsü diğer kişilere kan yoluyla bulaştırabilirler
HEPATİT B Hepatit B virüsü ile ortaya çıkan karaciğer hücre iltihabı ve hasarı hepatit B hastalığı olarak tanımlanır. Ülkemizde taşıyıcılık oranı %3 ile %7 arasındadır.
HEPATİT B NASIL BULAŞIR ? İnsandan insana vücut sıvıları yolu geçer:
- Kan
- Semen (meni)
- Vajinal sıvı ve salgılar (adet kanı dahil)
- Doğum sırasında anneden bebeğe geçiş (perinatal hepatit)

HEPATİT B AŞISI :
Hepatit B aşısı 3 dozluk uygulama gerektiren bir aşı bu üç dozun sonunda % 95 oranında koruyuculuk sağlar. Bu üç doz en az 12 yıl kişileri hepatit B den korumaktadır.
Yeni doğan bebekler, tüm yetişkinler, uyuşturucu kullananlar, son 6 ay içersinde birden çok seks partneri olan kişiler ve cinsel yolla bulaşan bir hastalığa sahip olanlar, homoseksüeller, biseksüeller , hemofili hastaları, diyaliz hastaları, tüm sağlık çalışanları, hapishane çalışanları ve hapishane mahkumları, özürlü bakım evleri personeli, dünya üzerinde hepatit B açısından riskli bölgelere seyahat eden kişiler…hepatit B aşısını ivedilikle yaptırmalıdır.

HEPATİT B AŞISI YAPTIRMAK İÇİN HANGİ TESTLERİ YAPTIRMALI ?
- HbsAg
- Anti-HBs
- Hepatit B aşısı yukarıdaki iki testte negatif olduğunda yapılmalıdır.

Kısaca hatırlatma yapmak gerekirse, HbsAg nin POZİTİF olması yeni veya eskiden geçirilmiş bir hastalığın olduğunu, Anti-Hbs POZİTİF olması hastalığa karşı bağışıklığı gösterir. Eğer kişi aşı yaptırmış veya hastalıkla karşılaşmış ise Anti-Hbs POZİTİF dir. Ayrıca hepatit B virüsü ile yeni bir enfeksiyon şüphesi var ise bu testler hemen sonuç vermeyebilir. Bu sebeple yeni enfeksiyon şüphesinde, HBV DNA bakılması en duyarlı testtir. İlaveten HbsAg ve Anti-Hbc IgM bakılması gerekir. Bu sonuçlara bakılarak koruyucu serum (hepatit B koruyucu immunglobin) ve aşı yapılmalıdır.

HCV (Bulaşıcı C Tipi Hepatit Virüsü)
1983 öncesinde Hepatit A veya B virüsüne bağlı olmayan karaciğer iltihaplanmalarının büyük bir bölümünde bu virüs’ün sorunlu olduğu bilinmesine rağmen henüz bu virüse karşı koruyucu yöntem geliştirilememiştir. Plazma havuzlarından hazırlanan faktör konsantreleri ile tedavi edilen hemofili hastaları 1985 yılına kadar HCV ile enfekte olmuşlardır. Bu hastaların yarıya yakını bağışıklık kazanırken diğer yarısı kronik (müzmin) karaciğer iltihaplanmasına veya sirozuna yakalanmıştır. HCV’nün bulaşmasına sebep olan faktör konsantreleri ile aynı zamanda HIV virüsü de bulaşabilir. Bu nedenle HCV ile HIV birlikte olursa daha sık, erken ve ağır karaciğer yetersizliği gelişebilir.

HCV kendi içinde genetik olarak 5 tipe sahiptir. Farklı coğrafyalara göre HCV tipleri farklılık gösterirken özellikle tipi HCV hastalarda daha fazla oranda karaciğer harabiyetine kronikleşmeye neden olmaktadır.

Kan ve kan ürünleriyle bulaşan HCV’nün cinsel temasla buluşmasına çok sık rastlanmaz ancak hemofili hastaları HCV ile beraber AİDS virüsünü de taşıyorlarsa cinsel yolla HCV geçişi daha sık olmaktadır. HCV RNA pozitifliği (müspetliği) yüksek olan hastalar cinsel yaşamlarını koruyucu tedbirlerle sürdürmelidirler.

HCV’nün taşıyan hemofili hastalarının karaciğer sirozuna ve kanserine yakalanma riski HBV’ne göre daha fazladır. HCV ile HBV’nün beraber bulunması durumunda HBV’ü tanımlayıcılarının kanda tespit edilmesi gecikirken (Lee ve ark. 1985, Misums ve ark. 1993) HBV’nün taşıyıcılığı durumunda veya aktif replikasyonunun (çoğalması) devam ettiği durumlarda HCV’nün çoğalması engellenmektedir (Henley ve ark. 1993). Bu nedenle HBV ve HCV’nin beraber bulunduğu durumlarda HBV DNA ve HCV RNA ölçümleri mutlaka yapılmalıdır.

Hepatit B virüsünde olduğu gibi HCV için de elimizde bulunan en güçlü tedavi ajanı Interferon’dur. Ancak Interferonla HBV hepatitinde henüz ulaşılamamıştır. Son zamanlarda daha yüksek dozda ve daha uzun süreli Interferon tedavisine Ribavirin eklenerek tedavi başarısının %50′ye ulaştığı yayınlanmaktadır.

Çalışmaları yoğun şekilde devam eden HCV aşısı şu anda insanlarda kullanılmamaktadır. Bu nedenle faktör konsantrelerinin buluşması mutemel virüsler açısından inaktivasyonları büyük önem kazanmaktadır. Ayrıca faktör tedavisi alan hemofili hastaları her yıl anti HCV testi yaptırmalı ve sonucu pozitif hastalarının PCR yöntemi ile HCV RNA testi yapılarak virüs taşıyıcısı olup olmadıkları mutlaka tespit edilmektedir.

HIV (AIDS)
HIV, AIDS’e yol açan virüstür. HIV, İngilizce Human Immunodeficiency Virus (Bağışıklık Sisteminin Çökmesine Neden Olan Virüs) kelimelerinin kısaltmasıdır.

Kanında HIV virüsü bulunmayan kişilere “HIV negatif” denir. Bu kişiler aynı zamanda Anti-HIV testi (ELISA testi negatif) kişilerdir. Kanında HIV virüsü bulunan kişilere “HIV pozitif” veya “HIV enfeksiyonlu” denir. Bu kişiler aynı zamanda kanında antikor bulunan seropozitif (Anti-HIV testi=ELISA testi pozitif) kişilerdir.

HIV virüsü, bağışıklık sistemine zarar vererek hastalığa neden olur. Vücudu mikroplardan koruyan bağışıklık sistemi çalışmadığında, mikroplar daha kolay hastalığa neden olabilir.

Bir AIDS taşıyıcısı hastaymış gibi görünmeyebilir veya taşıyıcı kişi kendini hasta hissetmeyebilir, HIV virüsü taşıdığını bile bilmeyebilir. Çünkü, AIDS taşıyıcılarında semptomların ortaya çıkmasına ve ölüme yol açan şey AIDS virüsünün kendisi değil, vücudun bağışıklık sisteminin çökmesiyle tamamen savunmasız kaldığı diğer enfeksiyonlardır.

HIV Virüsü Nasıl Bulaşır?
- Cinsel ilişki
- Damar içi madde kullanımı
- Organ, Kan ve Kan Ürünleri Nakli

Kanda Kurşun
Kurşunla çalışan isçiler, her üç ayda bir, sağlık muayenesine tabi tutulacaktır Bu muayeneler ile kurşun absorbsiyonunun ilk belirtileri, klinik ve laboratuar usulleri ile tespit edilecektir. isçinin hazım şikayetleri olup olmadığı, dış etlerinde burton çizgisi bulunup bulunmadığı kolların ekstansiyon durumları incelenecektir. idrarda kopraporfirin aranacak ve kanda hemoglobin yüzdesi ölçülecek, bazofil granülasyonlu eritrosit sayımı yapılacaktır.Gerektiğinde kanda ve idrarda kursun aramak üzere numuneler,ihtisas laboratuarlarına gönderilecektir

Kurşun bileşikleri iki bin yıldır insanlar tarafından kullanılmaktadır. Günümüzde gereksinimle birlikte kullanım da giderek artmaktadır. Kurşun zehirlenmesi (plumbism) kentlerde ve kurşun kullanılan endüstri dallarında görülür. Kurşun zehirlenmesi akut ve kronik olabilir. Akut zehirlenmeler kısa sürede yüksek dozda kurşunla karşılaşılması sonucu kısa zamanda semptomların ortaya çıkması sonucu, kronik zehirlenmeler daha uzun sürede oluşan vakalardır. Yaygınlığı nedeniyle, su ve besinlerle kırsal bölgedekiler bile günde birkaç yüz mikrogram kurşun alırlar. Kentlerde buna endüstriyel atıklar ve motorlu araçların egzozlarından yayılan bulaşma da eklenir. Bu nedenle, meslek gereği kurşunla ilişkisi bulunmayanlarda bile, kandaki kurşun düzeyi, özellikle kent halkında normalin üst sınırına yaklaşır.

İş Yaşamında Kurşun Bileşikleri
Kurşunun (Pb), kolay işlenebilen, yaygın bir metal olması ve ergime derecesinin düşüklüğü (327.5°C) nedeniyle iş yaşamında çok yaygın olarak kullanılır. 550°C’nin üstünde ortam havasında buharlaşır ve kondanse olmuş, kurşun oksit partikülleri olarak yayılır.

Sedimantasyon
Kısaca “sedimantasyon “denen bu inceleme yönteminde, alyuvarların çökme hızları ölçülür. ESH (Alyuvar çökme hızı) birçok hastalıkta tanıya yardımcı bir inceleme olarak kullanılır.

ESH ‘ın normal sınırların dışına çıkması bir hastalık durumunu gösterir ama hastalığın türü ve yapısı hakkında bilgi vermez. Herhangi bir yakınma ile hekime başvuran kişide sedimantasyon hızının ölçülmesi, tanıya giderken atılacak adımların yönünü belirler.

Sedimantasyon hızının değeri milimetrik olarak ya da Katz indeksi kullanılarak tanımlanır. Katz indeksi, birinci saat değeri ile ikinci saat değerinin yarısının aritmetik ortalamasıdır. Normal sınırlar; kadınlar için 8, erkekler için 5′dir. Üst sınırı ise; kadınlar için 20, erkekler için 15′dir.ESH yaşamın ilk haftalarında çok düşüktür. Yaşlılarda ise herhangi bir sebep olmaksızın hafifçe yükselebilir.Adet gören kadınlarda belirgin bir artış göstermez. Gebeliğin dördüncü ayından itibaren yükselmeye başlar ve doğumdan sonraki 3-8 hafta yüksek kalır.Katz indeksi, gebelikte 40 gibi çok yüksek değerlere ulaşabilir. Günümüzde, laboratuvarların çoğunda yanlızca ilk yarım saatlik değerler verilmelidir. Katz indeksi hesaplanmaz.

Karaciğer Fonksiyon Testleri
Karaciğer hastalıklarının tanısında ilk başvurulan testler, rutin biyokimyasal testlerdir. Bunlar, ayrı ayrı veya bir paket halinde yapılabilir. Bilirubin, aspartat ve alanin amino-transferazlar, alkalen fosfataz ve serum albumini bunların en sık kullanılanlarıdır. Bunlardan özellikle alanin aminotransferaz (ALT, eski adı SGPT) hepatosit zedelenmesini yansıtan en güvenilir biyokimyasal ölçütlerden biridir. (Normal değer \/40 iu/l). Alkalen fosfataz, vücutta yaygın olarak bulunan bir enzimdir. Karaciğerde safra akımını bozan lezyonlarda alkalen fosfatazın serum düzeyi (Normal değer \/85 iu/l) yükselir. Bu enzimlerin hepatik kaynaklı olup olmadıkları da biyokimyasal olarak gösterilebilir. Hipoalbuminemi (normali 40-50 g/l), kronik ve ağır karaciğer hastalıklarının bir bulgusudur. Bilirubin ve onun idrardaki/ dışkıdaki formları, safra üretimi ve akımı ile ilgili bozukluklarda anormal değerler alırlar.

Kronik hastalıklarda serum düzeyi yükselen immunglobulinler (kronik hepatitte IgG, alkolik karaciğer hastalığında IgA, primer biliyer sirozda IgM) ve düzeyi kolestazda artıp Wilson hastalığında azalan seruloplazmin de diğer fonksiyon testlerine ek olarak değerlendirilebilecek belirteçlerdir.

Pıhtılaşma faktörlerinin yeterli olup olmadığını denetleyen “protrombin zamanı” testi, karaciğerin protein üretimi işlevi hakkında bilgi veren bir incelemedir. Karaciğerin otoimmün hastalıklarının tanısında, kanda otoantikorlar da araştırılır.

Hepatotrop virüs enfeksiyonlarının (HBV ve HCV gibi) tanısında, bu virüslerin antijenlerinin ve onlara karşı oluşan antikorların değerlendirilmesi gerekir.

Kolesterol
Kolesterol, hayvanların vücut dokularındaki hücre zarlarında bulunan ve kan plazmasında taşınan bir sterol, yani bir steroid ve alkol birleşimidir. Daha düşük miktarlarda bitkilerde de bulunur. İlk defa 1754′te safra taşlarında kolesterol bulunduğu için bu maddenin ismi Yunanca chole- (safra) ve steros (katı) sözcükleri ile kimyadaki -ol ekinden türetilmiştir.

Kolesterol, özellikle hayvansal gıdalarda bulunur ama vücuttaki kolesterolun ancak ufak bir kısmı gıda kaynaklıdır; çoğu vücut tarafından sentezlenir. Vücudun her hücresinde bulunmakla beraber, onun sentezlendiği veya hücre zarlarının daha çok olduğu organ ve dokularda, örneğin karaciğer, omurilik ve beyinde, ayrıca ateromlarda, kolesterolun yoğunluğu daha yüksektir. Kolesterol kanda normalden fazla bulunması halinde damarlarda birikerek damar sertleşmesine (ateroskleroz) yol açar. Bazen de safra pigmentleri ile birleşerek safra taşlarının oluşumunda rol oynar.

Kolesterol pek çok biyokimyasal reaksiyonda yer almasına rağmen özellikle lipoproteinlerin kolesterolü taşıma biçimleri ve kandaki kolesterol düzeyleriyle kalp hastalıkları arasındaki bağlantıdan dolayı bilinir. Vücut, kolesterolü kullanarak hormonlar (kortizol, üreme hormonları), D vitamini ve yağları sindiren safra asitlerini üretir. Bu işlemler için kanda çok az miktarda kolesterol bulunması yeterlidir.

Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa kan damarlarında birikir ve sertleşmeye ve daralmaya (ateroskleroz veya arteriyoskleroz) yol açar. Aterosklerozda damar duvarında biriken tek madde kolesterol değildir; akyuvarlar, kan pıhtısı, kalsiyum gibi maddeler de birikir. Ateroskleroza halk arasında damar sertliği, damar kireçlenmesi de denir. Yüksek kan kolesterolünün zararlarından bahsedilirken söz konusu olan “kötü kolesterol”, yani düşük yoğunluklu lipoprotein (İngilizce low density lipoproteins LDL) tarafından taşınan kolesterol düzeyidir. Yüksek yoğunluklu lipoprotein (İngilizce high density lipoproteins HDL) tarafından taşınan kolesterola “iyi kolesterol” denir.

Trigliserid
Yağ ve yağ içeren tereyağ, margarin, mısır özü, canola yağı tamamıyla trigliserid formatındadır.Vücut hücrelerimizde yağlar tigliserid formatında depolanır. Her gün yediğimiz yiyeceklerin içinde mutlaka trigiserid formatında yiyecekler mevcuttur.

Trigliserid vücudumuzda karaciğerde bir kaç yolla işlem görür.
1.Eğer çok fazla doymuş yağ (katı yağ) yediysek, karaciğer daha fazla kollestrol üretir ve kan içindeki kolestrol değeri de yükselir.
2.Eğer çok fazla kalori aldıysak karaciğer bunu trigliseride dönüştürür ve yağ olarak depolar.
3.Eğer çok fazla alkol alıyorsak, karaciğer daha fazla trigliserid üretir ve kandaki trigliserid oranı artar.

YÜKSEK TRİGLİSERİD BİR SAĞLIK PROBLEMİDİR?
Kanda yüksek trigliserid uzun dönemde diğer risk faktörlerini de beraberinde getirir, en önemli risk faktörünü de kalp krizinde görürüz. Risk faktörleri fiziksel aktivite sıklığımız, kandaki trigliserid seviyemiz, yüksek kan kolestrolümüz, genetik fakörler, sigara alışkanlığı, yüksek tansiyon ve şişmanlıkla artış gösterir.

TRİGLİSERİD NE ZAMAN ÖLÇÜLMELİ?
Trigliserid seviyemiz total kolestrol seviyemizle ilgili ölçülebildiği gibi, aşağıdaki faktörlerde de önem taşır:

Yüksek total kolestrol,
Kalp krizine kesin neden olacak iki faktöre sahip kişiler örneğin sigara içen ve şişman olanlar,

Diabet, yüksek tansiyon, şişmanlık, kronik böbrek yetmezliği, dolaşım bozukluğu gibi sağlık sorunlarında ,

Kan trigliserid seviyemiz yediğimiz öğün içeriğiyle de ilgilidir. İçilen ilaçlar, hormon tedavisi, diet, menstrasyon dönemi, gün içinde yapılan yoğun egzersiz ölçümün sonucunu etkiliyebilir. Alkol ve ilaç kullanımı trigliserid seviyesini etkiler.

Üre
Genellikle renal yani böbrekten kaynaklı problemlerde istenen bir tetkiktir. Ancak üre değeri karaciğerde sentezlendiği ve tübüler rezabzorsiyonuda olduğu için renal fonksiyon bozukluğu yaşanmadığı durumlarda da değişimler görülebilir. Fazla protein alımı, aminoasit infüzyonu, gastrointestinal sistem kanamaları (örneğin mide kanamaları) ve kortikosteroidve tetrasiklin türü ilaçların kullanımı da üre düzeyini arttıran nedenlerdir.

Kreatinin
Kreatinin düzeti kas metabolizması ile yakından alakalı vir değerdir. İlerlemiş böbrek fonksiyon hatlarında kreatin miktarı iki katına çıkabilir.Bu tür durumlarda 24 saat biriktirilen idrarda yapılan kreatinin klirens hesaplamaları renal fonksiyonlar hakkında bize bilgi verebilir. Yapılışı ve tam kan tetkiki ile birlikte istenilmesi genel bir değerlendirme açısından oldukça pratiktir